Bu sabah 9 civarıydı. Öğle yemeği geldi aklıma,dedim kereviz yapayım.
Yemeğin içine bir avuç nohut koyucam ama koymaya korkuyorum. Pişmeyecek
allahsızlar,biliyorum. Dedim saat daha erken, ben bunları haşlamaya başlayayım,
yaklaşık 3 saat önceden falan bir avuç nohutu kaynatmaya başladım (bir gece
önceden ıslatma teknolojisi daha bende yok, akşamdan yarın nasıl beslenecek bu
bünye diye düşünemiyorum hala, o anne duyarlılığından eser yok) Şaka
maka yemek tarifi veriyorum burdan. Yemek de kereviz, artiz bişey de değil.
Bu bloğu okuyan ağlar! Şehir ne menemmiş diye bakan kerevizi görür kaçar, kerevize
gelen Amsterdam ne alaka diye uçar yuvadan. Böyle böyle deliler evine çeviricez
buraları inşallah. Neyse , bir kereviz yapayım dedim arkadaş kereviz kereviz
değil dünyamızı ele geçrimeye çalışan kafam kadar bir yaratık . Cebelleştim
resmen hayvanla(bitki değil hayvan!).
(Kerevizi merak edenler için: Billy Ocean'ın Loverboy klibinin 3.05. saniyesinde kerevizin bizzat kendisini görebilirsiniz)
Lover Boy [Billy Ocean] door xcuiraptor
Orijinal Jabba yanında kainat güzeli kalır.Yarısını doğrayabildim bir tencere yemek oldu. Doğradım ama hala canlılığından bi şey kaybetmemişti. Diğer yarısını kaldırdım artık, bunla da uğraşamıycam artık diyerek. Zaten uğraşsam o kadar büyük tencere yok ki evde. Üç beş patates, üç de geldiğimden beri dolapta bizden bir cacık olmaz diye birbirlerine sığınmış minik havuçlar vardı. Her biri küçük parmağım kadar onları da doğradım gitti. Nohutlar hala kaynamamıştı. Sizin gibi hububat olmaz olsun diyerek aldım artık tencereden. İşte tencereye yağ koydum(hala yemek tarifi veriyorum çaktırmadan) Nohutları hunharca haşlamaya çalışırken sonuna kadar açmış olduğum büyük ocak sinsice beni beklermiş meğer. Hafif suyla karıştırdığım salçayı tencereye atmamla tek adımla mutfaktan salona zıplamam bir oldu. Havai fişek gösterisi ama mutfak batıyor! Mutfak zaten evin 3/2si. Ev elden gidiyor a dostlar! Ya allah diyip -önceden hazırlamış olduğumuz nohut, kereviz, battis ve havuç karışımımızı- tencereye attım. İşte kerevizin hala canlı olduğunu orda anladım. Hala direniyor. Böyle son nefesine kadar mücadele eden bir ejderhanın sesi yankılanıyor evde. Son darbeyi üzerine döktüğüm suyla vurdum. Son vööaarrghh çığlığını attı ve aramızdan ayrıldı. Kerevizle bu kadar cebeleştikten sonra bi moralim bozuldu. Arkadaşlarım yanımda olsa omuzlarında ağlarım o derece. Kavanozdan bi kart çektim. Çeke çeke manyak iş arkadaşımın yazdığı iki üç karttan birini çekmişim. “sokağa bak ve hiç hayvan olmadığını görüp üzül” yazıyordu. (Moral kavanozunda insan üzüyor adam!) Üzgünüm dostum ama hayvanın hası mutfakta. Pencereden de baktım parkta zibilyon tane hayvan var! Ördekler vaklıyor an itibariyle. Ama bu kart sayesinde, leblebi gibi sevap points kazanacağımız bir alışkanlığımız oldu. Artık ekmek artıklarını biriktirip, ördek beslemeye gidiyoruz benim adamla.
Buraya kadar okuyan cefakar insanlar için minik de olsa faideli bir bilgi vermek boynumun borcu: buranın elma ve patatesleri çok lezzetli dostlar, aklınızda bulunsun.