6. gün; Marketlerimizi tanıyalım


Sabah parkta biraz bisiklete bindim. Ordan ver elini Blokker. Şimdi bugün gezdiğim marketlerden bahsedeceğim. Allahım bir şehir bu kadar sığ mı anlatılır! Neyse moral bozmuyoruz.
Blokker   burda her türlü ıvır zıvır ve faideli ev eşyası bulabileceğiniz ucuz bir marketler zinciri. Böyle şirinlik muskası home sweet home yazılı beyaz ahşaplar falan, renkli mumlar da cabası. Eğer aradığınız şey yavruağzının tüm tonlarına doyarken, evinizi dekore edebileceğiniz ıvır zıvıra ulaşmak ise bu Blokkera bir bakın derim. Ben ne aldım diye soracak olursanız bir adet fırça aldım. Türkiye’de görmediydim böyle çirkin fırça. 99cente aldığım bu fırçanın hikayesini ksıaca paylaşayım da Amsterdamda bir kaç günle sınırlı Dutch bilgimin sınırlarında doyumsuz bir gezintiye çıkalım. Efenim burda belki de yıllar geçsebile-sabile- anlamına vakıf olamayacağım bir durum var. Evlerin tabanları nimetten sayılıyor. Bunu bir ara araştırıcam. Yani bunun mantıklı, tarihsel, sosyolojik, ya da ne bileyim maddi bir açıklamasının olması gerekiyor çünkü parktaki her bir ördeği numaralandıran Dutch mantığı bu kadar mantıksız bir eylemi topyekün kabulleniyor olamaz. Olmamalı! Dilim döndüğünce bu konudaki  kıt bilgimi size aktarayım. Uzun uzun anlatılacak gibi değil. Bodoslama diyebilirim ki evlerin sabit bir tabanı yok!?! Diyelim ki bir eve kiracı girdiniz, parkelerinizi kendiniz getiriyorsunuz ve o evden çıkarken de parkelerinizi söküp götürüyorsunuz. 
Canım ev tabanım seni çok seviyorum
Böyle mantıksız bir durum. Bizim evin yerleri tuvalet taşı desenli naylon bir kaplamayla kaplanmış. Sağolsun parke derdimiz yok. Sadece her ay biz bu taban kaplamalarına 40 euro ek kira ödüyoruz. Yani durum bu. İnsanlar pazartesi günleri kapılarının önüne artık kullanmadıkları eşyalarını koyuyor ya(bu konuya bir ara açıklık getireceğim) balya balya parkeler de oluyor o eşyaların içinde. Alıp da evine taşıyan var mıdır bilemiyorum. Daha native bir Dutchla oturup iki lafın belini kırma şansım olmadı ama olunca ilk fırsatta bu yer kaplama meselesini sorucam. “Arkadaş nedir bu işin sırrı, size bu yaptığınız iş mantıklı geliyor mu? diyicem. Yani sorucam bunu. O güne kadar belki durunamayıp bu işin peşine düşebilirm, şimdilik gücüm yok. Neyse bi ipucu bulursam yazarım burda. Hıh konu dağıldı fırça diyodum. Bu laylon kaplamayı siliyorsun siliyorsun iki dakka sora terliklerin altı bembeyaz(evet beyaz). İnat ettim. “Ulan hayatımda ilk defa kaynar sularla deterjanlarla viledayla yerlere girişiyorum bu ne pislik ben gideyim en iyisi bi fırça alayım da kül kedisi misali yerleri fırçalayayım” dedim. Aldığım günün akşamına da “emaan eski bunnar eski, fırçalasam da şimdi şeyolmaz yani” diye vazgeçtim. Amsterdam blogu yaptık ben burda yer fırçalamaktan bahsediyorum allahım! 
Neyse sonra Blokker’dan çıktım, Hema’ya gittim. Hema dediğin burda yine bir marketler zinciri. Ev tekstili, tabak, çanak buranın da ıvırı zıvırı bol. Ordan da bir iki alacağım vardı. Bir de ortamı öğrenmeye çalışıyorum. Fiyat kalite karşılaştırmasına vurucam kendimi. Öle pek bi numarası yok Hema’ların bildiğin lakin fırınları güzel. Taze taze eppekler, pastalar kruvasanlar yapıyolar. 
Sonra Albert Heijn’a girdim. Albert Heijn da buranın Migros’u gibi bi yer her yol var, ordan kahve aldım çıktım. Bir de Vomaar var. Fiyatları biraz daha uygun.
Lakin burda fiyat-kalite söz konusu olduğunda hayat kurtaran tek yer Lidl. Kendisi aslen Alman marketi. Almanya’nın bimi gibi bir yer. Ama Le Cola gibi telmaşa olaylara girmiyor. Hatta bayaa kaliteli mallar getiriyor ama fiyatlar ucuz. 
Alışveriş çılgınlığını çok yanlış anlamak
Sonra asıl savaşımı vereceğim Java Straat’a gittim. Java Straat’tan antre için palto malto asabileceğimiz bir askılık bulmaktı amacım. Burda ikinci bir ilginç durum da şu ki; insanlar koca koca kitaplıkları, koltukları kapılarının önüne bırakıyorlar. Kapının önüne çıkartmaya üşenenler marktplatzdan allahını seven gelsin evimden beleşe alsın diye ilanlar veriyorlar. Kıçı kırık askılara, askılıklara 30-35 euro para istiyorlar. Bunları bulması da bir o kadar zor. Tıpkı evlerin taban kaplamaları gibi(parke,laylon farketmez) bu askı meselesinde de bi bit yeniği var. Java Straat dedik topraam dedik(bknz:bir  kaç gün evvel), askıya maskıya çok önem vermezler dedik orda da askı namına bişey bulamadan geldim. Bu arada Java Straat’taki marketlere fiyat konusunda ucuz olurlar diye çok bel bağlamayın derim.

edit: bu yazıyı ilk yazdığımda buralar hep linklikti. (meali: marketlerin bir güzel linklerini vermiştim) "Niye durup dururken elalemin marketler zincirinin reklamına alet ediyorum kendimi" diye içimden geçirsem de sonrasında, zaten blog kerevizden patatesten geçilmiyor, işi düşenlere iki üç faydası dokunsun diye düşünmüştüm. Neyse Albert Heinj'ın cefakar dağıtım işçileri beni kendime getirdi. Asıl link burada.